25 Kasım 2011 Cuma

YÜKSEK TANSİYON NEDİR? SEBEPLERİ NELERDİR?

YÜKSEK TANSİYONUN İLAÇ KULLANMAYA BAŞLAMADAN NASIL KONTROL ALTINA ALABİLİRİZ?
Dünya sağlık örgütünün son güncellemesine göre sağlıklı insanlarda normal kan basıncı 110-120/70-80 mmHg olarak tanımlanmaktadır. Eğer bir kişide arka arkaya birkaç defa kan basıncı ölçülür 140/90 mmHg ve daha yüksek tespit edilirse o kişi yüksek tansiyona sahip demektir. Kardiyoloji uzmanı veya aile hekimi ile mutlaka irtibata geçmesi gereklidir.
Öncelikle yüksek tansiyonun nedeni iyice araştırılmalı hastalığın organik bir nedenimi (tiroid hastalıkları, böbrek parankim hastalıkları, böbrek damar hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalığı,hipofiz hastalığı,doğuştan büyük atar damarda darlık-aort koartasyonu-,v.s.) yoksa bunların dışında esansiyel  hipertansiyon mu?(Aşırı kilolu olma,şişmanlık,hareketsiz yaşam tarzı,çok tuz tüketme,aşırı sigara ve alkol tüketenler,aşırı stres içinde olanlar v.s)
Şunu öncelikle belirtmek isterim ki yüksek tansiyonun sebebi bir organ bozukluğuna bağlı ise çözüm o organ bozukluğunun düzeltilmesi iledir. Biz burada ilaç kullanmaya başlamadan yüksek tansiyonu nasıl kontrol altına alınabilirin cevabını vermeye çalışacağız. Sebebi ne olursa olsun 140/90 mmHg ve üzeri kan basıncı tespit edilmişse hastaya tıbbi müdahale gereklidir.
Fazla kilomuz var ise çocukluk veya yetişkinlikte de olabilir yüksek tansiyon hastalığı gelişme riski normalin iki katıdır. Vücutta biriken yağ hücrelerinin böbrekler, damarlar ve sinir sistemi üstüne etki yaparak kan basıncını yükselttiği düşünülmekte. Fazla kilo nasıl yüksek tansiyona sebep oluyorsa ideal kiloya ulaşmakta kan basıncının 15-20 mmHg azalmasına sebep olmaktadır.
Hareketsiz insanlarda da tansiyonun yükseldiğini gösteren ciddi çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda hareket kısıtlılığı içinde olanlarla; günde 30-60 dakika (bir saatte 5 km) yürüyenler karşılaştırılmış yürüyenlerin sistolik kan basıncı 12 mmHg,diyastolik kan basıncı 7 mmHg daha düşük bulunmuştur.
Fazla tuz tüketilmesinin insanlarda tansiyon yükselmesine sebep olduğu yapılan ciddi tıbbi çalışmalarla tespit edilmiştir. Yüksek tansiyon tespit edilmiş bireylerin tuz kısıtlaması yapması kan basıncının 10 mmHg azalmasına sebep olduğu gösterilmiştir. Yemekler konan tuz miktarının şimdikinin yarısı olarak tarifi kullanımı kolaylaştıracaktır. Ayrıca yemeklerin üzerine tuz serpmemeleri gereklidir.
Yüksek tansiyonu olan hastalarımızın sigara kullanmamaya özen göstermeleri çok önem arz etmektedir. Hassas aletlerle yapılan ölçümlerde sigara içerken kan basıncının birkaç milimetre civa (mmHg) yükseldiği net bir şekilde tespit edilmiştir. Eğer bir tek sigara içmekle kan basıncı bu şekilde yükselebiliyorsa bunun günde bir veya birkaç paket sigara içenlerde her yükselişin kalıcı tansiyon yükselmesine sebep olacağı hiç unutulmamalıdır. Ayrıca sigara kullanan insanların damarlarının en iç zarının geçirgenliği bozulduğu için damar zarı içine kan ürünlerinin geçişi kolaylaşmakta ve tıkayıcı damar hastalıkları oluşmaktadır (kalp, beyin, göz, böbrek v.s damarlar).
Fazla alkol tüketmenin de tansiyon yükselmesine sebep olduğu bilimsel çalışmalarla tespit edilmiştir. Günde iki kadeh ve daha fazla alkol tüketenlerle hiç alkol almayan ya da günlük tüketmeyenler karşılaştırılmış sürekli alkol tüketenlerde kan basıncı her seferinde yüksek ölçülmüştür. Ayrıca çalışmanın devamında alkol tüketiminin azaltılması veya bırakılması sonrası tansiyonun normalleşmeye başladığı gözlemlenmiştir. Alkol tüketiminin bireylerdeki olumsuz etkilerinin bir diğeri de hareketsizlik ve kolesterolden yüksek besin tüketmeyi de beraberinde getirmektedir. Bu nedenlerle tüm uzmanlar aşırı alkolden kaçınmanın yüksek tansiyon tedavisinde önemli bir yeri olduğunda fikir birliğindedirler.
Yeme içme düzeni de tansiyon üzerinde olumlu ya da olumsuz etki yapmaktadır. Öncelikle porsiyonların yarı yarıya azaltılması, menüde sebze, tavuk, balık, az yağlı kırmızı et, baklagiller ve meyve içermesi uygun olacaktır. Doymuş yağ, şekerli besin ve içeceklerden mümkünse uzak durmak gerekecek.

TANSİYON DÜŞMESİ NEDİR? TEDAVİ SEÇENEĞİ NELER OLMALI?

Hastane acil polikliniklerine ya da iç hastalıkları ve kardiyoloji uzmanlarına müracaat eden hastaların önemli bir kısmında baş dönmesi ve halsizlik yakınması öncelikli sebepler arasındadır. Baş dönmesi yakınması ile gelen hastalar her yaşta olabilirlerse de çoğunlukla ileri yaştadırlar. Bu hastaların müracaatları sırasında yapılan fizik muayenelerinde çok ciddi anormallikler tespit edilmeyebilir. Kan basınçları ölçüldüğü zaman (otururken ya da yatarken ) 110–120/70–80 mmHg iken hastalar aniden kaldırılarak tansiyonu ölçüldüğünde 70–80/50–60 mmHg düzeyinde tespit edilebilir. İşte büyük tansiyonun 20 mmHg küçük tansiyonun 10 mmHg dan fazla düşük olması pozisyona bağlı tansiyon düşüklüğü olarak adlandırılır. Böyle bir hastada baş dönmesi, baygınlık hissi, çarpıntı, halsizlik yakınmaları da vardır. Ayağa kalkınca aniden tansiyon düşmesi bir bulgudur. Bunun birçok dış ya da bedensel sebepleri olabilir. Böyle durumlarda:
  • Hastadan ve yakınlarından detaylı bilgi alınması,
  • Hastanın fizik muayenesinin tamamlanması, 
  • EKG çekilmesi,
  • Rutin kan tetkiklerinin yapılması
  • Beyin ve sinir hastalıklarının gözden geçirilmesi gerekirse uzmanından görüş alınması
  • Kalp damar hastalıklarının gözden geçirilmesi gerekirse uzmanından görüş alınması
  • Ateşli hastalıkların araştırılması yapılmalıdır.

Bütün bu çalışmalar sonlandıktan sonra ve hastada organik bir hastalık tespit edilmemişse:
  • Hastanın almakta olduğu tedavinin tespiti
  • Hava şartlarının değerlendirilmesi (aşırı sıcaklar)
  • Sıvı alımının sorgulanması sağlıklı olacaktır.

Aniden tansiyon düşmesini arttıran faktörleri akılda kalması açısından şu şekilde sıralamak yaralı olacaktır:
1.       Vücudun susuz kalması,
2.       Tuvalette aşırı ıkınma
3.       Aşırı sıcaklıklar (Kaplıcalar, sıcak banyolar, aşırı güneş, sauna ve buhar odaları)
4.       Ağır spor yapma (Ağırlık kaldırma)
5.       İdrar yaptıktan sonra (özellikle sabah ilk idrarı)
6.       Uzun süre yatma ve oturma sonrası aniden kalkmalar
Bütün bu bilgilerin ışığında geriye dönecek olursak; hastanın kullanmakta olduğu tansiyon düşürücü ilaçların prostat hastalığı olup bu nedenle kullandığı ilaçların ve de psikolojik nedenlerle kullanılan ilaçların olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu hastalıklar nedeni ile kullanılan ilaçların büyük çoğunluğu aniden pozisyona bağlı tansiyon düşmesine sebep olmaktalar. Bu ilaçların en önde gelenleri idrar söktürücüler, prostat büyümesi için kullanılan ilaçlar ve tansiyon düşürücü ACE inhibitörü ve psikolojik düzensizler için kullanılan ilaçlardır.
Tansiyon yüksekliği de baş ağrısı ile birlikte baş dönmesine de sebep olduğu için bazı tansiyonu yüksek hastalarımız tansiyon düşürücü ilaçlarını kullandıkları halde tekrar tansiyonum yükseldi diye tansiyon takibi yapmadan tansiyon düşürücü ilaçlarını tekrar almaktalar. Bu sebeple de tansiyon iyice düşmektedir. Bu yanlışlığı önlemek için hastalarımızın baş ağrısı ve baş dönmesi olduğu zamanda tansiyon kontrollerini yaptırarak ilaç almaları gereklidir.
POZİSYONA BAĞLI TANSİYON DÜŞÜKLÜĞÜ TESPİT EDİLEN HASTALAR NELERE DİKKAT ETMELİ?
  • Tansiyon hastalığı, prostat hastalığı veya psikolojik nedenlerle ilaç tedavisi alan hastalar ilaç dozunu hekimleri ile birlikte ayarlamalılar.
  • Aşırı sıcaklarda bol sıvı tüketilmesi gerekir
  • Sabahları yataktan aniden kalkmamalı yataktan doğrularak bir müddet oturmalı halsizlik ve baş dönmesi yoksa o zaman yataktan inmeli ve yavaş yürümeli
  • Sabahları yarım litre serin su içmeli ve kısa süreli kültürfizik hareketleri yapılabilir.
  • Uzun süre ayakta kalma zorunluluğu olursa kalça adaleleri ve baldır adaleleri aralıklı çalıştırılmalı
  • Tansiyon hastalığı olmayanların tuz alımını arttırmaları tavsiye edilir
  • Gece yatarken baş altındaki yastığın 10 cm yükseltilmesi gece tansiyonun yükselmesini azalttığı gibi idrara çıkışı azaltması sebebi ile volüm eksilmesine sebep olmayacağından gündüzleri de tansiyon düşmesi önlenebilir.
  • Ani tansiyon düşmeleri durumunda hastanın başı yerde ayakları 20-30 derece yukarı kaldırılarak yatması uygun olacaktır



HER DÖNEMİN HASTALIĞI: DAMAR SERTLİĞİ

Kalp ve damar hastalıkları dünyanın ve ülkemizin en önemli sağlık sorunu olduğu gibi insanlığın en sık ve en önemli ölüm sebebidir.
Kalp ve damar hastalıklarının sebebi ile ilgili son yarım yüzyılda çok şey öğrendik. Bu sebebleri şu şekilde kısaca sıralamak akılda kalması açısından yararlı olacak.
  • Genetik yatkınlık
  • Yaşın ilerlemesi
  • Erkek olmak ya da hanımlarda menapoz sonrası
  • Şeker hastalığı
  • Hipertansiyon
  • Aşırı kilo
  • Hareketsizlik
  • Sigara tüketimi
  • Stres
  • Yeme-içme düzensizliği
  • Kolesterol yüksekliği özellikle LDL nin (KÖTÜ HUYLU KOLESTEROL)
  • Çalıştığımız ortamın özellikleri.
Kalp ve damar hastalıkları günümüzde olduğu gibi daha önceki dönemlerde de olduğu bazı mumya ve arkeolojik kazılarda yapılan çalışmalarda büyük damarlarda gözle görülebilmiştir.
DAMAR SERTLİĞİ MUTLAK AİLEVİ  (GENETİK) NEDENLE Mİ OLUŞUR?
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında yapılan bilimsel çalışmalarda birinci derece yakınlarda kalp ve damar hastalığı varsa bu neslin çocuklarında kalp damar hastalığı olma riski normal ailelere göre 2-3 kat artmaktadır. Hem anne hem baba tarafında kalp damar hastalığı olanlar da bu oran daha da artmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki anne ve babadaki hastalık 55-65 yaş üzerinde gelişmiş ise bunların çocuklarında kalp damar hastalığı oluşma riski oldukça az sıklıktadır.
Burada şu soruda sorulabilir; ÇOCUKLARIN HEPSİNİN RİSKİ AYNI MIDIR?
Cevap aynı değildir. Şeker hastalığı, yüksek tansiyonu, aşırı kilo, hareketsiz, sigara kullanan ve kolesterol yüksekliği olan kardeşin riski bu riskleri taşımayana göre göreceli oldukça yüksektir.
Eğer kardeşler arasında hastalık varsa risk nedir? Sorusunun cevabı şu şekilde verilebilir. Tek yumurta ikizlerinde bu oran normale göre 10-15 kat fazladır. tek yumurta ikizi değillerse o zaman normale göre 3–4 kat fazla görülebilir. Görüldüğü gibi kalp damar hastalıklarının oluşması bir veya birkaç genle açıklanabilir bir olay değildir. Genetik yatkınlıkla beraber aşağıda listelediğimiz diğer risk faktörlerinin biri ya da daha fazlası üst üste etkili olacak olursa kalp damar hastalığı oluşma riski daha da artmaktadır.
Genetik yatkınlığı bilinen ve aşağıdaki risk faktörlerinin biri yada birkaç tanesini taşıyan bireylerin yaşları ne olursa olsun öncelikle bir hekime müracaatla muayene ve kolay tetkik yöntemlerini yaptırması(ekg, efor ekg, ekokardiografi kan tetkikleri, gerekirse BT koroner anjio) bu sayede erken teşhis ile hastalığı önleyici tedbir ve tedaviye yönlenmesi sonucunda oluşabilecek ciddi risklerden uzaklaşılmış olacaktır.
Buraya kadarki bölümde hastalığa neden olan sebepleri anlaşılacak şekilde sıraladıktan sonra “KALP VE DAMAR HASTALIKLARININ OLUŞMASI NELERE SEBEP OLABİLİR”i sormamız gerekir. Öncelikle kalp krizi sonrası en korkulan problemimiz olumsuz ritim bozukluklarıdır. Bu ritim bozuklukları ani ölüm oranını artıran en önemli sebeptir. 3-4 olgudan biri bu nedenle kaybedilmektedir. Kalp damar problemi olan hastaların bu nedenle en yakın sağlık kuruluşuna en kısa sürede ulaşması gereklidir.
Eğer kalp damar hastası olanlarda bu problem gelişmediği takdirde tıkanan damarın beslediği adale bölgesinde kasılma eksikliği olacağından ileride kalp yetmezliği nedeniyle karşılaşabilir. Bu kalp adalesindeki hasarın boyutu ile ilgili olacaktır. Ya da bazı hastalarda kalıcı ritim bozukluğu gelişecek olursa; bunun sonucunda kalp boşluklarında pıhtı oluşması sonucu ani ciddi inmelerle karşılaşılabilir.
Bu tabloların oluşmasını istemiyorsak;
  • SİGARA TÜKETMEYİ BIRAKMALIYIZ
  • YÜKSEK TANSİYON VARSA tuzu kısıtlamamız gerekmekte ayrıca doktorumuzun verdiği tansiyon düşürücü ilacı ya da ilaçları sürekli kullanmamız gereklidir. İlaçların yan etkisi olabilir bu durumda doktorumuzla sürekli bağlantılı olmamız ve ilacı değiştirerek devam etmemiz gerekecektir.
  • ŞEKER HASTASI isek diabet uzmanı ve diyet uzmanı ile birlikte söylenilenleri i yi tatbik etmek ve ilaçları düzenli ve devamlı kullanmamız gereklidir.
  • KİLOLU VE HAREKETSİZ isek öncelikle yeme içme alışkanlığımızı değiştirmemiz bu sayede ideal kiloya inmemiz çok faydalı olacaktır. Ayrıca yürüme engelimiz yoksa haftada 4-5 gün günde 1 saatte en az 5 kilometre yürüme gerek yüksek tansiyon gerekse şeker hastalığı yönünden gerekse de kalp damar hastalığı üzerine çok olumlu etki yapacaktır.
  • Yaşadığımız ortama bağlı stres veya başka faktörler var ise bunlarında tarafımızdan en iyi şekilde yönetilmesi gereklidir.
Toplumumuzda en dikkatimizi çeken özellik ilaç kullanımındaki aksaklıklar olmaktadır. Şurası hiç unutulmamalıdır ki kalp ve damar hastalıkları süreli hastalıklardır bu nedenle tedavisi de süreklidir ve öyle olmalıdır. Doktorun muayenesi ve yapılan tetkikler sonucu kesin tanı konulmuş ise öncelikle buna yönelik hastanede kalarak gerekli tedaviler yapıldıktan sonra verilen reçeteyi iyi tatbik etmek gerekecektir. Verilen ilaçların yan etkisi oluşmamışsa özellikle aspirin 100 mg, beta blokerler ACE inhibitörü ve kolesterol ilaçlarının kullanılması yeniden kalp krizi, inme ve ani ölümleri üçte bir oranda azaltmaktadır.

YÜKSEK KOLESTEROL NASIL YÖNETİLMELİ?

Bir önceki yazımızda kolesterolün insan vücudu için mutlak gerekli olduğunu ve anormal yükselme durumunda vücut kendi oto kontrol mekanizmasını harekete geçirerek kan kolesterol düzeyini kontrol etmeye çalışmaktadır diye bahsetmiştik.
Bu günkü yazımızda yüksek kolesterol seviyesine dışarıdan diyet ya da ilaçla nasıl ve ne zaman müdahale etmeliyiz ve hangi durumlarda devamlı ilaç kullanmak gerekliliğinden bahsetmek istiyorum.
Yüksek kolesterol tespit edilen bireylerin öncelikle hayvani yağ içeren gıdaları oldukça dikkatli tüketmeye yönelmeleri ve en aza indirgemeleri gerekmektedir. Özellikle LDL kolesterol yüksekse organizmamız HDL ni devreye sokarak LDL nin damar duvarı yüzeyinden veya damar duvarı içinden sökerek karaciğere taşımaktaydı, bu mekanizmanın iyi çalışmasını istiyorsak HDL üzerinde olumsuz etki yapan sigara tüketimini bırakmamız ayrıca sedanter hayattan uzaklaşmamız gerekecek. Bunu için günde en az ½ --1 saat yürümemiz ve bunu haftanın en az 4-5 gününe yaymamız gerekecek. Ayrıca katı yağlar haricinde kolesterolden zengin sakadatlar, midye, karides, sucuk salam ve sosis gibi gıdaların tüketimine çok dikkat etmeli en aza indirerek tüketmemiz gerekecek.
Bu tedbir ve dikkate rağmen LDL seviyesi yüksek seyrederse kolesterol düşürücü ilaçları kullanmamız gereklidir. Zira kolesterol seviyesi normal ya da normalin altında seyreden bireylerle yüksek seyredenlerin karşılaştırılması sonunda kolesterol düzeyi yüksek olanlarda kalp krizi ve inmenin normal ve normal altında olanlara göre 2 kat fazla gözlendiği bilimsel çalışmalarla tespit edilmiştir.
Kolesterol düşürücü ilaçların faydası yanında azda olsa yan etkilerinden bahsetmek gerekecektir.  Tespit edilen yan etkilerin hiç birisi kalıcı hasara ve hastalığa sebep olmadığını hemen baştan belirtmemiz doğru olacaktır. İlaçlar kesildiği anda kısa sürede yan etkiler düzelmektedir. Şimdiye kadar tespit edilebilen yan etkiler;---karaciğer enzimlerinde yükselme
  • Halsizlik ve yaygın adale ağrıları
  • Çok ender kas erimesinden söz edilebilir.
Hangi hastalarımıza uzun süreli kolesterol düşürücü ilaçları verebiliriz?
  • Kalp krizi geçiren hastalar
  • Yüksek tansiyon hastaları
  • Şeker hastaları
  • İnme geçiren hastalar (damar tıkanmasına bağlı)
  • Aort damarını genişlemesi (aort anevrizması)
  • Baypas ameliyatı olanlar
  • Koroner arterlere, bacak arterlerine ve karotis arterlerine stent takılan hastalar veya bu damarlarda hastalık olup da operasyon ve stent işlemi gerekli olmayan medikal tedavi alan hastalar.
      Kolesterolu yüksek olan hastaların vitaminler,antioksidanlar veya bazı bitkisel yöntemlerle kolesterol düzeylerinin normalleşmesi veya normalin altına inmesi  bilimsel çalışmalarla kanıtlanmamıştır.